Benim Radyom Şarkı Bilmez ki !
Simsiyah gözleri ve zeka fışkıran bakışlarıyla mahallenin en sevimli çocuğuydu Taha.
Daha 6 yaşındaydı ama dedesi ona; "hep büyük ruhlu küçük Taha" diyordu.
Ne anlama geldiğini çok anlamasa da çok hoşuna gidiyordu bu söz Taha'nın.
Kendini çok değerli hissediyordu her seferinde.
Zaten hoş, Dedesi ne söylese hoşlanıyordu Taha.
Keşke hep konuşsa, hep birşeyler anlatsa diye bekliyordu..
Kırmızı kitap , kırmızı çay ve dedesi ayrılmaz bir üçlüydüler...
Dedesi çayını ve kırmızı kapaklı kitabını eline aldığında ;
"Heh! İşte muhteşem üçlü görev başında." diye kahkalar atıyordu Taha...
Taha'nın dedesiyle sohbet etmekten başka çok sevdiği şeylerde vardı.
Arkadaşlarıyla koşturmalı oyunlar oynamaya, bisiklet sürmeye ve misket oynamaya da bayılıyordu...
Hangi çocuk sevmez ki zaten bunları yapmayı öyle değil mi?
Amaa Taha'yı diğer çocuklardan ayıran bir şey daha vardı.
Ve tabiki aynı zamanda benim için de bu sevimli afacanı unutulmaz yapan şeydi o.
Dışarıya çıkamadığı zamanlarda evlerinin balkonunda oyunlar oynarken, bir yandan da hiç yanından
ayırmadığı radyosunu dinliyordu...
Hem de ne dinlemek...Aman Ya Rabbi..!
En yüksek sesle açtığı İlahi ve marşlarla tüm mahalle inliyordu.
Radyoyu tüm mahalle hep birlikte dinliyorduk anlayacağınız.
Coşkulu ilahilerin ardından Kur'an sesleri yükseliyordu ara ara...
Bu tatlı radyo ziyafeti ben dahil birçok komşunun çok hoşuna gidiyordu.
Sadece hoşuma gitmekle kalmadı tabiki bu. Radyo merakının nereden geldiğini de öğrenmek istedim.
Annesinin anlattığına göre; dedesi yine bir gün kırmızı kitabı ve kırmızı çayı eşliğinde Taha ile sohbet ederken ona kırmızı kitaptan okuyarak, radyonun bir hafız olduğunu ve tüm kainata Kur'anı işittirdigini ve biz insanların bu radyo nimetine şükretmemiz ve onu bu vazifede kullanmamız gerektiğini uzun uzun anlatmış.
Taha bundan okadar etkilenmiş ki o günden sonra her fırsatta radyosunu açıp
Kur'an-ı Kerim'i ya da Allah'ı ve Sevgili Peygamberimizi (aleyhissalatu vesselam) anlatan ilahiler dinliyormuş.
Ne kadar güzel değil mi?
Ben bu duyduklarımdan çok etkilendim ama asıl küçük Taha'yı benim gözüm de büyük ruhlu yapan neydi derseniz; durun onu da söyleyeyim size.
Komşu çocuklarından biri yine Taha'nın radyo hafızını konuşturduğu bir günde ona yukarı balkondan sesleniyor:
Taha...Tahaaa....
Taha: Efendim Mehmet
Çocuk biraz sıkkın, biraz da kızarak
Yaa Taha artık kapat şu radyonu yada lütfen biraz da şarkı türkü birşeyler aç artık !
Taha birden duruyor ve yukarı doğru şaşkın şaşkın bakarak:
Olmaz açamam Mehmet
Mehmet: Niye ki Taha yaa! Aç da hep birlikte eğlenelim.
İşte tam o anda o can alıcı cevap Taha'dan gelmişti:
-Olmaz dedim ya Mehmet açamam, ısrar etme
Çünkü benim Radyom hiç şarkı türkü bilmiyor.
"O bir hafız." derken bir yandan da gurur duyar gibi bir edayla tebessüm ederek elini radyosunun üzerinde yavaşça gezdiriyordu...
Ve böylece bu sahne , bu söz ve tabiki Taha unutulmaz bir anı olarak beynime kazınıyordu.
Radyosunu hafız yapan Taha inşaallah internetini , tvsini , tabletini güzel dinimize ve Kur'an'a hizmet ettirmemiz konusunda hepimize örnek olur çocuklar.
Selam ve Dua ile....