Ramazan Günlüğü 23. Gün Heyecanı


Dün zekât vermeye gidecektik ama gidemedik. Babam eve telefon etti.

“Müjdemi isterim. Süper Tonton geliyor.”dedi.

Ağzım kulaklarıma vardı. Bu; harika bir haberdi. Demek ki  bir iki ay eve heyecan, neşe ve biraz da macera katılacaktı. Süper Tonton çok uzaktan akrabamız olur. Hiç çocuğu olmadığı için akrabalar sırayla misafir eder. Heyecanlı, korkusuz, hareketli, süper bir babaannedir. Süper Tonton adını kuzenlerimin komşusu takmış. Yanan bir eve dalıp bir çocuğu kurtarmış. 

Kendi yaşındakiler cep telefonunu açma kapama dışında kullanamazken o mesajlaşıyor, bir sürü de grubu var.

Sevinçle beklerken babam Süper Tonton’la çıkageldi.

**************************

Sahurdan sonra Süper Tonton yattı. Her sabah çok erken kalkar. Bu sabah da kalkar diye düşündüm ama kalkmadı. Annem:

“Zavallı, iyice yaşlandı. Yol onu iyice yormuş olmalı” dedi. “Birazcık uyusun. Kendine gelir.”

Ben onun yorulduğuna çok ihtimal vermiyorum. O, koltuk değneklerine dayanarak da olsa erkenden kalkar, gelir. 

Süper Tonton var diye okula da gitmedim. Saat on oldu. Süper Tonton hâlâ ortalıkta gözükmüyordu. Annem, biraz meraklanmıştı. Odasına girdiğinde bir çığlık attı. Onun çığlığına koştum.

“Eyvaaaaah! Süper Tonton yok!”

Gerçekten de odası boştu. Yatağı gelişigüzel toplanmıştı. Demek ki aceleyle dışarı çıkmıştı. Belki de bir ihtiyacı için markete gitmişti. Birazdan gelirdi. 

Fakat saat on bir oldu Süper Tonton yoktu. On iki oldu, bir oldu hala geri gelmemişti.

Annem ağlayarak babamı aradı. Acaba tansiyonu yükselip, yolda düşmüş müydü? Hangi hastaneye bakacaktık? Yoksa gezmek isteyip de yolunu mu kaybetmişti?  Karakola haber verse miydik?

Babam işten izin alıp geldiğinde ben evden çıkmak üzereydim. Babamın yüzü sapsarıydı. Nefes nefese konuştu:

“Evladım, onunla en çok sen geziyordun. Gidebileceği yerlere bir bak bakalım.”

Başımı salladım. Artık ben de iyice meraklanmıştım. Evimize gelen misafire sahip çıkamamıştık. Diğer akrabalara ne söyleyecektik? Acaba şu an Süper Tonton ne yapıyordu? Kim bilir ne kadar mutsuzdu. Gözlerim yaşlı caddede yürümeye başladım. 

Her zaman gittiğimiz çocuk parkına gittim. Burada az mı mısır yemiştik? Hatta Süper Tonton kimsenin olmadığı erken bir vakitte kaydıraktan kaymıştı. 

             Bana ve kendisine pamuk şekeri almıştı. Yiyeceğiz derken yüzümüz, gözümüz hep pembe renge boyanmıştı.

“Ah! Süper Tonton’um “ diye inledim. “Neredesin?”

Yolda, uzun boylu arkadaşım Recep’i gördüm. Ona durumu anlatınca Recep gülümsedi. Elini sırtıma vurdu.

“Merak etme sen. Okul dağılmak üzere. Ben bütün arkadaşlara telefon ederim. Hep beraber ararız. Sen üzülme.”

Şu Recep de amma iyi çocuktu ha! İnsanın böyle arkadaşlarının olması çok, çok güzeldi. 

Recepten ayrılınca iki yaşlı gördüm. Biri hızlı gitmeye çalışıyor, öbürü dizlerini tutarak yetişmeye çalışıyordu. Yanlarına yaklaşınca tartıştıklarını duydum.

“Hep senin yüzünden geç kaldık. Neymiş efendim, çiçeklerinin sulama günüymüş. Bir de temizlik yaptın. Sanki bitlenecektik.”

Öbürü sesini çıkarmıyor, tüm çabasını yürümeye harcıyordu. Konuşan hâlâ kızgın kızgın devam ediyordu. 

“Taksiye binseydik ne olurdu? Cimrilikle ne elde edeceksin bilmiyorum? Tonton’a çok ayıp oldu.”

Tonton adını duyunca sevinçle yanlarına sokuldum. 

“Acaba Süper Tonton’u tanıyor musunuz?”

Kızgın olanı, bana ters ters baktı.

“Hıı tanıyorum. Asker arkadaşım olur.”

Öbürü ise cevap vermedi. Büyük ihtimalle kulağı duymuyordu. Onları takip etmeye karar verdim. Yaşlılar gitti, ben gittim. Bir pastanenin önüne varınca durdular. Hayırdır inşaallah! Bu mübarek Ramazan’da pastane ne demek oluyor? Merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başladılar.  Onları geride bırakıp birer ikişer merdivenleri çıkıp pastaneye girdim. Gördüklerime inanamadım. 

Süper Tonton, eline mikrofon almış konuşuyordu. Oturanların hepsi de yaşlıydı. Ellerine birer pamuk şekeri almış, başlarını sallayarak Tonton’u dinliyorlardı. Pamuk şekerini de Süper Tonton’un ısmarladığı belliydi. Demek ki mesajlarla veya facesiyle bu kadar ihtiyarı toplamıştı. Süper Tonton heyecanla konuşuyordu:

“Arkadaşlar, gençliğimizde güzel gül çiçeğine benzerdik. Şimdi ise kurumuş ve uyuşmuş kış çiçeği gibi olduk. Ama ihtiyarlığımıza üzülmeyelim. Ebedi, hiç bitmeyecek bir gençlik bizi bekliyor. Burada gözümüz görmüyor ama Cennet’te çok güzel gören gözlerimiz olacak. Kulaklarımız duymuyor ama Cennet’te çok güzel duyacak. Belimiz bükük ama orda dimdik olacak. Ayaklarımız yürümüyor ama Cennet’te çok hızlı koşacağız.”

Kapıda şaşırıp kaldığımı fark etti. Elini sallayarak konuşmaya devam etti.

“Müjde arkadaşlar, Rabbimizden büyük müjde var. O saadet yurdunda hep genç olarak kalacağız.”

Burada biraz nefes aldı. Çok yorulmuştu. “Evladımızın evindeyiz, onlara yük oluyoruz diye düşünmeyin. Çünkü bir evde yaşlı olursa oraya belalar gelmez. O eve bereket ve rahmet gelir.”

Süper Tonton daha devam edecekti evdeki gözü yaşlı anneciğimi düşündüm. Gidip Süper Tonton’u zorla aşağı indirdim. Dışarı doğru sürüklemeye çalışırken Süper Tonton tüm sesiyle haykırıyordu:

“Bir dahaki buluşma Çınaraltı’nda, mesajımı bekleyin. İkinci pamuk şekerleri de bendeeeeen! İftarda yiyin bana da dua ediiiiin!”

Çizen: Hatice VANLI



Yorumlar

255 karakter kaldı

Üye girişi yap ve yorumla » Üyeliksiz yorumla »

Henüz kimse yorum yazmadı.