Kirpi Mahallesi


 

Resim Huban Korman'a aittir

 

Taktı arkadaş bu Sami benim saçlarıma. Diyor ki; onun saçlarını böyle yaptığını görmüşüm de ondan öyle yapmışım. Güya kıskanmışım. Akıllım, ne alakası var? Berber amca; "Kerem, saçlarını jöleyle şekle sokayım, daha yakışıklı olsun mu?" dedi. Ben de, huyum kurusun, yakışıklılık deyince dayanamam; "Yap da dünya yakışıklı görsün amca" deyiverdim. O da böyle yaptı.  

Avuçlarına sürdü jöleyi; saçlarımı karıştırdı, karıştırdı, karıştırdı, ben tam; "Saçımı keserken birşeyini düşürdü, onu arıyor galiba!" derken hooop, "İşte tamam!" dedi. Bir baktım, bildiğin kirpi olmuşum. Bir siyah burnum eksik. Kafaya kadar insana benziyor, ama üst tarafı başka birşey olmuş. Kafam eski hacminin iki katına çıkmış gibi duruyor. Berber amcanın emeğine kıyamadığımdan "Olmamış, değiştir!" diyemedim. Yumuşak kalbimi sevsinler. Mecburen öylece çıktım berberden. 

Eve giderken yolda Sami'ye rastlamayayım mı? Rastlamaz olaydım. Bir baktım, onun kafa da aynı böyle. Vay arkadaş, şaşırdım. Yanına gittim. İki kirpi güzel güzel anlaşmamız gerekirken bu beni görünce çıldırdı, işi kavgaya bozdu. 

Neymiş: Ben onu kıskanmışım da, zaten hep kıskanıyormuşum da, annem de annesini kıskanırmış da, saçlarımı onun gibi yapmışım da, bilmem neymiş de, bir sürü laf. Hayır, işin içyüzünü bilmeyen gerçekten öyle sanacak. "Şimdi berberden geliyorum, o böyle yaptı!" diyeceğim; arkadaş, bir nefes almıyor ki; makineli tüfek gibi konuşup duruyor. Tar, tar, taaaar... Diğer arkadaşlar da bunun bu gürültüsü üzerine toplanıp geldiler. Sanıyorlar ki; kavga edeceğiz. Hiç böyle boş şeyler için kavga edecek göz var mı bende akıllım? Ama biraz da kızmıştım, kabul edeyim. En son dayanamadım, şöyle dedim: 

"Eğer benimki çalıntıysa, seninki de çalıntı. Bu modeli ilk yapan sen değilsin ki?"

"Ya kim? Başka kim yapıyormuş saçlarını böyle? Göster!"

"Kirpiler... Kirpiler hep böyle yapıyor!"

"Aaaa, terbiyesize bak. Anneme söyleyeceğim. Bana kirpi dedin. Kirpi ne demek?"

"Ne demek?"

"Bir nevi fare demek... Sen bana fare demiş oldun."

"Yok ya, öyle demedim. Nasıl olay buraya kaydı? Bilimsel bir örnek vermeye çalışıyorum. Dur bir dinle ya..."

Arkadaşlar, siz bilmezsiniz bu Sami nasıl ispiyoncudur. Aramızda birşey olur, doğru gider annesine anlatır. Elbet de her çocuğun annesiyle konuşmak hakkı var. Ben de yaşadıklarımızı bazen anlatıyorum. Ama akıllım, bu Sami, anlattıklarını abartır da abartır, içine türlü yalanlar katar da katar. Elinizle yanağındaki tozu silmiş olun, akşam annesi; "Oğluma tokat atmış senin oğlun" diye annenize şikayete gelir. 

Neyse, kaçış yok, bu Sami beni annesine şikayet etmiş. Annesi de gelmiş anneme şikayet etmiş. Annem de akşam yemeğinde babama söyledi. Şu bürokrasiye bakar mısınız? Sanki devlet yönetiyoruz. O, ona söylüyor. Bu, buna söylüyor. Bütün sokağı gezecek neredeyse. Yahu bizim aramızdaki bir mesele. Büyükler işin içine niye karışıyor? Hayır, onlar neye karışsa, mesele büyüyor da büyüyor. Biz yine yarın Sami'yle barışır, hiçbir şey olmamış gibi top da oynarız. Bizim kinimiz mi var akıllım? Ama büyükler hiç öyle değil. 

Babam olanları duyunca, annesinin anneme ettiği laflara da kızınca, benim tarafımı tuttu. "Ne var kirpi demekle? Bütün sülale kirpi mi oldular?" deyip Sami'nin babasıyla konuşmaya gitti. Arkadaşım, sen sen ol, büyüklerin bir yere "Konuşmaya gidiyorum" derse inanma, belli ki kavga edecekler. 

"Aman baba, yapma baba!" demekten dilimizde tüy biterek engel olamadık. Babam bir hışımla Kiziroğlu Mustafa Bey gibi montunu giydi çıktı. Biz pencereden karşı apartmanı izlemeye başladık. Annem de korkuyor, ama birşey söyleyemiyor. Bize çaktırmıyor güya.

Babam karşı apartmana girdi. Aradan yarım saat geçti, Sami'nin babasıyla kahkaha atarak çıktılar. Fakat o da ne? Sami'nin babasının saçları da Sami gibi değil mi? Evet, aynen onun gibi olmuş. Bildiğin kirpi. Diken diken etmiş o da saçlarını. Acaba o da mı oğlundan görüp özendi? Kimbilir?

Sonra Samiler hep beraber bize misafirliğe gelince olay çözüldü. Meğer bizim bu berber amca, bu modeli yeni öğrenmiş. Heves etmiş, her yakaladığının saçlarını böyle yapıyormuş. Sami'nin babası diyor ki: "Bugün sokakta yedi kişi saydım kafası hep böyle kirpi gibi. Adam bütün mahalleyi kirpiye çevirecek." O böyle kirpi dedikçe Sami kıpkırmızı kesiliyor, ama birşey diyemiyor. Onun saçlarını da böyle yapan zaten berber amcaymış. Yoksa kendisi öyle birşey yapmamış. Attığı hava hep boşuna yani.

Babam, Samilerin kapısını çalınca babası açmış kapıyı. Onun kafasını da öyle görünce babam öfkesini unutmuş, benim sözlerim aklına gelmiş, basmış kahkahayı. Eh, Sami'nin babası ondan geri kalır mı? O da tutamamış kendini, gülmeye başlamış. Zaten neşeli bir insandır. Öyle gülerek, konuşarak, arasıra kirpilerden bahsederek muhabbet etmişler. Sonra da barışmak için bizi ziyaret etmişler. Bu arada Sami'yle ben de barıştık.  İkimiz de saçlarımızı kirpi gibi yapmamaya birbirimize söz verdik. O bundan sonra sağa yatıracak, ben de sola. Benzemek yok.

Laf arasında Sami'nin babası dedi ki: 

"Berberle konuşacağım, herkesin saçını aynı model yapmasın bir daha. Bak, ne büyük kavgalar çıkıyor. Hem hepimiz aynı böyle olursak, bizi birbirimizden ayırmak ne kadar zorlaşır, düşünsenize. Yumurta gibi insan oluruz. Hep aynı..."

İşte onun bu söyledikleri canım arkadaşım, benim aklıma Allah'ın el-Bedi ismini getirdi. el-Bedi ne demek mi? Akıllım, el-Bedi, Allah'ın yarattığı herşeyi benzersiz, orijinal yaratması demek. 

Yani nasıl anlatsam? Mesela Sami, ben, Hakan, Osman, Kadir okulda en çok birbirine benzeyen beş çocuğuz, ama hangimiz tamamıyla birbirini aynı? Hiçbirimiz. Hatta bizim okulda ikiz kardeşler var; Selma ve Berna isimleri... İnanır mısın, onlar bile tamamen birbirinin aynı değil. Tamam, dışları çok benziyor, ama birazcık konuşunca, tanıyınca ikisini de birbirinden rahatlıkla ayırıyorsun. Hatta iç dünyalarını biraz bilsen, aralarında iki dünya kadar fark var. Selma ne kadar gevezeyse Berna o kadar sessiz. Selma dersleri hiç sevmezken Berna'nın notları yüksek. 

Daha bunun gibi neler neler var. Allah hepimizi aynı malzemeden yarattığı halde nasıl da aramıza farklar yerleştirmiş. Aynı tarlada yetişen bitkiler bile birbirinden ne kadar faklı öyle! 

Geçen gün kendi kendime birbirinden farklı yüz tane surat çizme kararı verdim, on tane çizmeyi beceremedim. Düşünsene, dünyada kim bilir kaç milyar yüz var. Ben bu aklımla ve resim yeteneğimle bunu beceremezken (övünmek gibi olmasın, resmim pekiyi bu sene) hiç kendi kendine bunlar böyle birbirinden farklı olmuş olabilir mi? 

İşte Allah, yarattığı herşeyi birbirinden bir farkla ayırıyor, orijinal hale getiriyor. Böylece biz kardeşler de birbirimize karışmıyoruz, ikizler de. Hatta inceliklerine bakabilsen, belki dünyada birbirine tam anlamıyla benzeyen iki papatya bile bulamazsın. Her kar tanesi için bile birbirinden farklı diyorlar.

İşte el-Bedi isminin bana öğrettikleri. Sami'nin ve benim kirpi saçlarım gibi tek model olmamızın sırrı. Şükürler olsun o Allah'a ki, bizi de farklı kılmış. Yoksa her gün Sami'yle birbirimizin aynı olsak halimiz ne olurdu? Ya annelerimiz aynı olsa da onları karıştırsak? Aman, düşünemiyorum bile. Neyse... Şimdilik Allah'a emanet ol ve sen de çevrene bu gözle bir bak. Benzer sandıklarının bile aslında ne kadar farklı olduğunu görebilecek misin bakalım?

 

 



Yorumlar

255 karakter kaldı

Üye girişi yap ve yorumla » Üyeliksiz yorumla »