Zeynep'in Rüyası


Zeynep bir öğlen vakti kocaman okul çantası sırtında yürümekten yorulmuş bir halde evine geliyordu.

Hava çok sıcaktı ve çokta susamıştı. Bir eliyle kapının ziline basıyor, bir eliyle de tokmağı vuruyordu.

Annesi:

"-Geldim geldim" diyerek kapıyı açtı. "Hoşgeldin güzel kızım. Kusura bakma beklettim biraz ama namaz kılıyordum."

Zeynep: "Susuz bir ağaç gibi kurudum kapıda. Çok yorgunum, susadım ve aynı zamanda da çok açım."

Annesi: Tamam kızım sen kıyafetlerini değiştirene kadar ben yemeğini hazırlarım inşaallah. Olur mu?

"Tamam!" diyerek Zeynep odasına gitti. Kıyafetlerini değiştirerek mutfağa geldi. Bardağını su doldurup tam içiyordu ki Annesi:

-Güzel kızım, sen küçükken dışarıdan eve geldiğinde ellerini mutlaka yıkar ve "Bismillah" demeden de suyunu içmezdin. Unuttun mu yoksa, hayırdır ! Hatta daha altı yaşında iken ben namaz kılarken sen de yanıma küçük seccadeni serip namaz kılardın. Benimle beraber Kur'an okurdun. Ama biraz büyüyünce işler değişiyor maalesef... Artık büyüdün, yedinci sınıfa gidiyorsun haksız mıyım Zeynebim? Doğruyu söyle ...

Zeynep:

Off anne hep aynı şeyler! Sıkıldım artık .Şimdi sen gidip abdest alıp öğlen namazını da kılmamı söylersin. Çok yorgunum. Yemekten sonra biraz dinleneceğim, hiçbirşey söyleme anne.

Annesi :"Aff kızım af"dedi sessizce. Zeynep annesini duymadı bile ve hızlı bir şekilde yemeğini yiyerek odasına gidip kapıyı kapattı.

Yatağına uzandığında elinde cep telefonu vardı. Ve yarım kalan oyununu bitirmek istiyordu.

Zeynep'in elindeki telefon yere düştü. Zeynep ise penceresine konan beyaz ve kocaman bir leyleğe bakıyordu. Hayatında hiç bu kadar güzel bir leylek görmemişti. Çok güzel ve ışıl ışıldı. Zeynep gözlerini kocaman açarak leyleğe doğru yürüdü. "Sen ne muhteşem bir leyleksin" dedi. Leylek; "gel atla sırtıma ve kanatlarımdan sıkıca tut. Seni daha güzel yerlere uçuracağım." Zeynep, "ama ama" derken birden kendini leyleğin kanatlarında, bulutların arasında buldu. Bir türlü inanamıyordu. Uçuyordu hem de bulutların üstünde. Çok güzeldi ve heyecandan bayılacak gibi oluyordu.

Leylek kafasını hafifçe geriye çevirerek, "şimdi biraz aşağıya inerek sana daha güzel yerler göstereceğim tamam mı?"

Zeynep "ta ta tamam tamam!" deyip korkuyla karışık bir heyecanla sıkıca sarıldı leyleğe ve bulutların arasından süzülerek aşağıya indiler ve indikleri yer de binbir çeşit muhteşem nimetle dolu olan bir bahçeydi ve meyveler o kadar güzeldi ki insan dokunmaya kıyamazdı. Zeynep 13 yaşında idi ama ömründe hiç böyle bir yer görmemişti. Dili tutuldu ve sessizce leyleğin arkasından onu takip etti. Bahçe'nin yanında bir bahçe daha vardı ki kupkuruydu ve bir iki elma ve kiraz ağacından başka hiçbir şey yoktu. Çorak bir topraktı. Zeynep dayanamayarak leyleğe sordu: "Leylek, bana bir şeyler söyle, o muhteşem güzellikteki bahçe kimin, burası kimin. Sen beni nereye getirdin böyle?

Leylek:

Burası Ali'nin bahçesi. Şu kuru, çorak bahçe ise senin. Zeynep'in gözleri açıldı ve çok şaşırdı. "Nasıl yani" diye sordu.

Leylek:

"Zeynep, Ali senin arkadaşın hem de ta bebeklikten. Sen Ali'nin nasıl bir çocuk olduğunu biliyorsundur." dedi. Zeynep sustu. Başını öne eğerek leyleği takip etmeye devam etti. Haklıydı leylek. Ali her nimete "Bismillah" ile başlar "Elhamdülillah" ile bitirirdi. Sünnetlere çok dikkat ederdi." diye düşünürken önlerine kocaman bir köşk çıktı. Çatısı altından, duvarları elmastan, incilerle, zümrütlerle süslenmişti, çok güzel olmasına rağmen ustalar hâlâ süslüyor ve güzelleştiriyorlardı. Zeynep ağzı açık köşkü seyrederken kapının üzerindeki yazıyı da okumayı ihmal etmedi. Ali'nin köşkü yazıyordu. Leylek ilerlemeye devam ediyordu. Aniden önlerine bir harabe, yıkık-dökük bir inşaat çıktı.Yarım kalmış bir köşk ve ustalar başlarını ellerinin arasına almış üzgün bir şekilde oturuyorlardı.

İçinden bu nasıl bir yer diye geçiririrken aniden gözü, tozlanmış ve paslanmış bir tabelaya takıldı. Tabela da "Zeynep'in köşkü yazısı" yazıyordu. Bu ne demekti şimdi. Neden benim köşküm çok yıkık da Ali'nin köşkü o kadar güzel. Neden diye kendi kendine sorgularken, "leylek devam edelim mi?" dedi.

Zeynep: "Evet" dedi üzgün bir sesle.

Devam ettiler ve daha bir çok güzellik gördüler. Kocaman incilerle süslenmiş bir kapının önüne gelip durdular. Kapının iki yanında görevli askerler beklemekteydi. Kapının etrafı camdan bir kafes gibi içeride olan biten herşey gözükmekteydi. İçinde bulunan kocaman bir havuzun etrafında insanlar toplanmış, ortasındaki nurlu ışığa bakıyorlardı. Gözlerine inanamıyordu Ali, Ali oradaydı. Ali çok neşeliydi. Yanında binbir çeşit nimetlerle dolu bir sofra vardı. Zeynep de o kadar acıkmıştı ki içeri girmeye çalışırken askerler Zeynep'i durdurdu. Zeynep askere; "niye durcakmışım? Arkadaşım Ali içerde. O girmiş, ben niye giremiyorum" diye sordu ve kapıdan içeriye girmeye çalıştı. Asker ses tonunu biraz daha yükselterek; Hayır! Buraya ancak bileti olanlar girebilir ve sizin biletiniz var mı? Zeynep bir ümitle ceplerini yokladı ve bilet aradı. Baktı baktı ama hiçbir şey bulamadı. Son ümit olarak leyleğe döndü. "Leylek birşeyler söyle bilet bulup içeri girmemiz lazım. O güzel yere ben de gitmeliyim" dedi. "Ali içerde, o nasıl girmiş oraya?" diye sordu leyleğe. O ne biletiymiş. Asker ona dönerek...Tabîî ki namaz. Zeynep ona dönerek... Namaz mı?

Leylek... "Evet Zeynep,namaz namaz. İçerde Rasûlullah ve onu seven dostları var. Ve işte bütün bu gördüklerin ve daha göremediğin güzelllikler Allaha iman ve Peygamberlere itaat edenler için hazırlanmıştır ve her an da hazırlanıyor."

Zeynep: Ama Ali benim arkadaşım. Ali de orada ben de gitmeliyim deyip "Aliii Aliiiii" diye bağırdı. Ama onu duyan kimse olmadı. "Neden benim biletim yok" diye hıçkıra hıçkıra ağladı. Öyle bağırarak ağlıyordu ki kendi hıçkırığının sesine uyandı. Yanakları gözyaşları ile ıslanmıştı. Evlerinin hemen yanındaki camide okunan ezanı duydu. Zeynep bir koşuyla pencereye yöneldi. Camı açıp kafasını dışarıya çıkardı.

Ali'yi camiye giderken gördü. "Ali Ali!" diye seslendi. Bir an önce rüyasını anlatmalıydı Ali'ye.

Ali: "Ezan okundu camiye yetişmem lazım. Kusura bakma Zeynep" diyerek koşar adımlarla camiden içeri girdi.

Zeynep: "Doğru ya! Cennetin bileti namaz" diye mırıldandı. "Hemen annemin yanına gitmeliyim ve unuttuğum namazı hatırlamalıyım. Zaman kaybetmeden biletimi kazanmalıyım" diyerek annesinin yanına koştu.

Karikatür: Yasemin DURĞUT



Yorumlar

255 karakter kaldı

Üye girişi yap ve yorumla » Üyeliksiz yorumla »

  • 12 Mayıs 2020, Salı - 13:35

    meryembetül62
       meryembetül62 - Tunceli


    Çok teşekkürler çok güzel

  • 23 Nisan 2020, Perşembe - 02:51

    Hatice Hatice


    Çok güzeldi. Kızım çok sevdi. Uykuya geçmenin en iyi yolu. Allah razı olsun tüm emek verenlerden.

  • 10 Mart 2016, Perşembe - 16:01

    mustafaserkankutlu
       mustafaserkankutlu - Konya


    Çok güzel üzel

  • 07 Mart 2016, Pazartesi - 23:05

    Gamze Çelik Gamze Çelik


    Çok güzeldi gerçekten Allah razı olsun :)

  • 11 Mart 2013, Pazartesi - 21:23

    can öztürk can öztürk


    Allah razı olsun.

Sultan Alkan

Sultan Alkan


 Özel bir anaokulda Nur Damlaları'nın öğretmeni olarak görev yapıyor.

Nur Damlaları sınıfının ismi Erzurum'da doğdu.
Evli 2 çocuk annesi