Peygamber Efendimiz'in Mucizeleri


 Esmanur okuldan çıkınca heyecan ile evin yolunu tutmuştu.Çünkü bugün,köylerinde oturan dedesi ve babaannesi evlerini ziyarete geliyordu…Ayrıca o hafta, okullar 15 gün tatile girecekti.Bütün bir tatil boyunca dedesi ve babaannesi ile birlikte olacağı için çok mutluydu.Onları çooook seviyordu.Çünkü her gelişte dedesi Esmanur’a çok güzel hikayeler anlatıyor onu bilgilendiriyordu.
     Eve yaklaşınca mutluluğu daha da artmıştı.Kapıyı çaldı;kapının arkasında dedesi vardı.”Kim o?”Bu ses,evet dedesiydi…Onlar çoktan gelmişti bile.”Benim dedecim Esmanur”.Kapıyı açan dedesine özlemle sarıldı.Aradan geçen aylar hasreti katlamıştı.Arkada babaannesi duruyordu.Torununa hasret kalan babaannenin gözlerinden mutluluk yaşları süzülmeye başladı.Doyasıya sarıldılar…
    Diğer taraftan misafirler için leziz bir sofra hazırlayan annenin sesi duyuldu,”haydiii! Yemek vakti.Buyurun sofraya”.Esmanur okuldan gelmişti ve çok acıkmıştı.Hemen sofraya oturdular.Dedesi ve babaannesinin arasında yemek yemenin keyfini çıkarıyordu.Onlara ikram ediyor gönüllerini hoş tutmak istiyordu.Hem misafire ikram etmek,onlarla ilgilenmek çok sevaptı.Ayrıca onlar yaşlıydı ve hürmette kusur etmemelilerdi.Peygamber efendimizde böyle tavsiye ediyordu.Esmanur’un anne ve babası da buna çok dikkat ediyordu…
     Yemek yendikten sonra dedesi ellerini açarak dua etti,hep birlikte amin dediler;
“Ey bizi nimetleriyle perverde eden yüce sultanımız.Bize gösterdiğin numunelerin gölgelerini,asıllarını ve menbalarını göster.Bizi makar-ı saltanatına celbet.Bizi huzuruna al,bize merhamet et.Burada tattırdığın leziz nimetleri orada yedir.Bizi zevâl ve tebid ile tazip etme!Ya Rab! Kusurumuzu affet.Bizi kendine kul kabul et.Emanetini kabzetmek zamanına kadar emanette emin kıl! Ruhu cesedine,kalbi nefsine,aklı midesine hakim olan ve lezzetleri şükür için isteyen kullarından eyle…AMİN”
     Ne güzel bir duaydı…Her akşam anne ve babası ile de okuyorlardı…Dua bittikten sonra sofradan kalktılar…Esmanur dikkatle dedesini izliyordu.Dedesi çantasından kırmızı kitabını çıkardı ve koltuğa geçerek içinden okumaya başladı...Her zaman böyleydi,dedesi Risale-i nur kitaplarını yanından hiç ayırmıyordu.Nereye gitse kendiyle götürüyor ve bulduğu ilk fırsatta okuyor,okuyor ve okuyordu…Zaman zaman içindeki güzel bilgileri ve hikayeleri Esmanur’a da anlatıyordu.
     Esmanur’un kendisini izlediğini fark eden dedesi onu yanına çağırdı.Yine Risale-i nur dan birşeyler mi anlatacaktı?Koşarak dedesine gitti Esmanur.”Biliyo rmusun Mevlid kandili yaklaşıyor”dedi dedesi.Mevlid kandilini hatırladı Esmanur…Geçen sene de dedesi ve babaannesi ile birlikte kutlamışlardı.Salavatlar getirip dualar etmişlerdi...Çünkü Mevlid kandilinde Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem dünyaya gelmişti…Kainat O’nun (sas) nuruyla aydınlanmış,karanlıklar dağılmıştı.”yaşasııııınnnnn !” dedi Esmanur.Çok mutlu olmuştu.”Yine kutlayacağız değil mi dedeciğim?Salavat getirip dua edeceğiz.”Dedesi;”Elbette,hem kandil gecesi Peygamberimiz salavatlarımızı bizim kendi sesimizden işitiyor.Bak,şimdi sana Peygamberimizin mucizelerini anlatacağım.Bu anlatacaklarım o kadar güzelki;Bediüzzaman dede risale-i nur da bunları anlatırken “Bu söz altın ve elmas ile yazılsa liyakati var”diyor…Yani bu sözler öyle güzelki,altın ve elmas ile yazılsa layıktır…
     Esmanur çok merak etti.”Nedir ki o sözler dedecim bana da söylermisin?”
Dedesi Risale-i nur külliyatından,mektubat isimli kitabı eline aldı.19.mektuptan bir bölümü okumaya başladı;
    “Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi.Aynı avucunun parmağıyla kameri iki parça etmesi ve aynı el,çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi,ve aynı el hastalara ve yaralılara şifa olması elbette o mübarek el ne kadar harika bir mucize-i kudret-i ilahiye olduğunu gösterir.”(19.mektup 13.işaret)
     Esmanur gözlerini açmış hayretle dinliyordu.Ve dedesi devamında anlatmaya başladı;”Peygamber Efendimiz avucuna küçük taşları alınca birden o taşlar,tıpkı bir tesbih gibi Allah’ı zikretmeye başlamışlar.Ve inanmayan kafirler Peygamber Efendimize gelip,sen ayı parmağınla ikiye bölmedikçe sana inanmayacağız demişler.Peygamberimiz de öyleyse bakın demiş.İşaret parmağını aya doğru uzatmış ve ay birden ikiye bölünmüş…Herkes hayrette kalmış.Kocaman bir orduda herkez susuzmuş.İçecek suları bile yokmuş.Peygamber Efendimiz sahabelerinden bir kab istemiş ve ellerini içine koymuş.Bir de ne görsünler,on parmağından çeşme gibi sular akmış.Kabın içinden dolup taşmış.Yaralılar ve hastalar peygamber Efendimize gelip şifa isterlermiş.Peygamberimiz eliyle sıvazlayınca,hemen şifa bulup oradan ayrılırlarmış.Tıpkı küçücük bir eczahane gibiymiş eli.Hangi derde temas etse derman olurmuş…”Kitabı okumaya devam etmiş dedesi;
     “Acaba böyle bir zatın,bir tek eli bu kadar acib mucizata mazhar ve medar olsa;o Zatın Halık-ı kainat yanında ne kadar makbul olduğu ve davasında ne kadar sadık bulunduğu ve o el ile biat edenler ne kadar bahtiyar olacakları bedahet derecesinde anlaşılmaz mı?”
     Esmanur kendisine böyle güzel bilgiler anlattığı için dedesine çok teşekkür etti.Ne güzel bir peygamberimiz vardı.O’da bu öğrendiklerini arkadaşlarına anlatacaktı.Böyle güzel bilgileri herkesle paylaşmalıydı…Mevlid kandilini sabırsızlıkla bekliyordu…
                                                                         



Yorumlar

255 karakter kaldı

Üye girişi yap ve yorumla » Üyeliksiz yorumla »

Henüz kimse yorum yazmadı.