Canım Kitabım Kur'an Kitabı ile İlgili Nurdan Damla ile Yapılan Röportaj
Risale Çocuk: Eseriniz Kur'an çalışmalarınız için bir önsöz mü yoksa nihayet mi?
Nurdan Damla:- Kur'an ilahi bir mucize ve biz o mucizenin çevresinde dolanıp duran
aciz beşerleriz. Bu eser yaptığım çalışmalar içinde elbette ki ne ilk ne de son
olacaktır. Sonu gelmeyen bir ilim irfan yolundayız hamdolsun. Sahili olmayan
bir denizin kıyısında hep dolaşacağız inşaallah. Kur'an'ın şifahi kaynaklarından
reçeteler derleyip başta kendi dertlerimize ve sonra da toplumun ve fertlerin
sıkıntılarına yetişme meselesidir.
Esasında fert olarak hepimizin mesuliyet
alanıdır bu. Her şeyden çok buna ihtiyacımız var diye düşünüyourm. Toplum
olarak Kur'an'ın şifahi kaynaklarını arayıp bulmamız gerek. "yaş ile kuru her ne
varsa içinde olan" bu yüce eserden azam derecede istifade etmek durumundayız.
Dertlerimiz var ama devamız yanıbaşımızda. Toplum olarak fert olarak giriftar
olduğumuz bir dizi sıkıntı içindeysek eğer Kur'an'ı Gönderen'in gözlemi
altındayız. Ve her türlü çarenin O'nda son bulduğu nihai çözüme kavuştuğu
bir güzellik sarmalının içindeyiz. Vahiy harekatı ilk indiği günlerde nasıl
zalimi alim, şakiyi şakir, katili kadir, caniyi candan, hastayı tabip kıldı ise
bu günün içinden çıkılmaz sorunlarıyla baş edemeyen insanlık için de bir dizi
reçete sunmuş durumda. Canım Kitabım Kur'an böylesi bir arayışın şifahi bir
damlası. Önsöz değildir zira bundan önce de o meyanda çalışmalarım oldu.
Nihayet hiç olamaz. Zira insan "beşikten mezara ilim tahsili" ile yükümlü. Ve
Kur'an ebedi kapanmayacak bir külli okul. Muhtaçlığımız sürdüğü ölçüde vahyin ana musluklarından beslenmeye muhtacız.
Risale Çocuk: Kitabınızda Kur'an'ın anlatım metotlarından hangisine ağırlık verdiniz?
Nasihat mi, sakındırma mı, müjdeleme mi vb. Neden?
Nurdan Damla- Kur'anın anlatım metodu muhteşem, icazı harika, beşere yaklaşımı
mütedildir. Kişiyi akla, düşünceye, kavramaya, yönelmeye sevk eder. Ama bunu
hissetmezsiniz. Kendinizi bir anda o ilahi mesajın tedrisinde bulursunuz. Kıssalar,
betimlemeler, öykülemelerle sizi hakikatin kucağına çeker. Hz. Musa ile Firavun
öyküsünde Hz. Musa'nın akıl, Firavunun ise nefis mesabesindeki münasebeti
gibi. Biz bu eserde Kur'ani anlatımdan ayrılmamaya gayret ettik. Kıssa diliyle
öz olanı bireye sunmaya çalıştık. Çocuk anlayışına uygun ayetleri alıp rahat
anlatımlı yolu tercih ettik. Kelime, ayrıntı ve tarife boğmadan, sade, öz ve akıcı
olanla yetindik. Bu yönüyle Canım Kitabım Kur'an didaktizimden uzak ve
özenle hazırlanmış bir çalışma diyebiliriz.
Risale Çocuk: Çok geniş bazı konuların özet şeklinde sunulması, detaydaki anlam farklılıklarının gizlenmesine sebep olmaz mı ya da sakıncası var mıdır?
Nurdan Damla- Biz burada çocuk anlayışına göre sunum yapmak durumundayız. En ağır
konuları ayrıntılarıyla anlatmaya kalkarsanız çocuk sıkılır ve anlayamadığı
noktalardan hızla uzaklaşır. Biz bunu istemedik. Çocuk diline uygun,
çocuk ruhuna uygun betimlemelerle Kur'ani gerçeklikle tanışmasına gayret
ettik. Bugüne dek sadece "oku" diye direttiğimiz ama anlam ve içeriğine hiç
dokunmadığımız "daha küçük, daha çocuk anlamaz" deyip ötelediğimiz Kur'ani
ahlak gerçeğini ön plana aldık. Böyle yapmazsanız eğer çocuğu bir yığın ayrıntı
ve anlam derinliğine boğarsanız çocuk eline aldığı gibi bırakır böyle bir eseri.
Ama biz peygamberi metodu esas aldık. Müjdeledik ve kolay kıldık.
Risale Çocuk: Kur'an'ın anlatılması için bir harita çizelim dersek, bu harita nasıl olmalıdır ve
sizin eseriniz bu haritanın hangi kısmını teşkil eder/ediyor?
Nurdan Damla- Kuran öyle bir kitaptır ki başı göklerde, mazide istikbalde....
Ve Canım Kitabım Kur'an ise bu muhteşem haritanın yol ışıklarından biri olsa
gerek. Daha nice güzel çalışmalar var ve olacak inşaallah. Bütün bunlar Kur'an yolunun
ışıkları, işaretleri ve yansımaları olsa gerek.
Risale Çocuk:Kur'an'ın çocuklara anlatılması ile ilgili alandaki eksiklikler en kolay ve hızlı
bir şekilde nasıl giderilmelidir. Yani bu alandaki açık ve gecikmişlik nasıl telafi edilebilir?
Nurdan Damla- Bu konuda oldukça ivme kaybetmişiz. Maziye baktığımızda Kur'an
ahlakıyla yetişmiş Kur'an çocukları bize bu konuda gerçekten bir hayli mahrum
bırakıldığımızı hatırlatıyorlar.
Şeyh Galipler, Mevlanalar, Şemsi Tebriziler, Bediüzzamanlar, Fatihler Kur'an
çocuklarıydı. Onlar vahyin ana musluğundan beslenerek o namütenahi zirvelere
çıktılar. Kur'an terbiyesi ve tedrisi ile o mükemmel şahsiyetleri geliştirdiler.
Peygamberin örnekliğini rol model aldılar. Kur'ani reçetelerde hayat buldular.
Nefs terbiyesini çok iyi yaptılar idraki bütünlüğün zirvelerine çıktılar. Beşeri
zaaf ve acziyetlerini Kur'ani reçetelerle şiafaya kavuşturdular. Bu başlı başına
bu sorunun cevabı olsa gerek. Tamamen nefsaniliğe, hazcılığa, rahatçılığa,
benmerkezciliğe mütemayil yetişen günümüz gençliğiyle kıyaslanırsa Kur'ani
terbiye sisteminden ne denli mahrum kaldığımızı çok kolay fark edebiliriz.