Ramazan Günlüğü 16. Gün Heyecanı


Çizen: Hatice VANLI

         Bugün Ramazan’ın 16’sı.Artık yarı bitti. Yokuştan iner gibi bu Ramazan çok çabuk geçecek. Adım gibi biliyorum.

          Okul çıkışı eve gelince Murat telaşla bize geldi.

         “Biliyor musun?”dedi heyecanla. Kadir kayıpmış.

         Afalladım.”Hangi Kadir ki?”

         “Hangi Kadir olacak, mahalledeki Kadir.”

         Allah! Allah! Kadir koca çocuk. Nasıl kayıp olsun?

Murat devam etti.

         “Herhalde gizlenmiş. Nerde olduğu belli değilmiş.”

         Şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşıyordum. İlahi Kadir, kayboldun mu? Gizlendin mi?

         “Peki, polise haber vermişler mi?”

         “Bilmiyorum, komşular konuşurken Kadir’in gizlendiğini, kaybolduğunu söylediler.”

         Eee! Mahallede bir problem varsa elbette ki bizim ekip de orada olmalı. Bismillah her hayrın başıdır diyerek sınıftaki çocukları aradım.

         Hemen onlara Kadir’i tarif ettim. İftara kadar arayacaktık. Bulamazsak, gerekirse iftarı bir simitle açıp teravih namazına kadar aramayı sürdürecektik.

         Yarın da okuldan çıkar çıkmaz arama çalışmalarına devam edecektik.

         Ben de Murat’la kardeşi Nihat’ı alıp mahalledeki sokaklara, çocuk bahçelerine teker teker baktım. Bir parkta Tahir’i sallanırken gördüm. Kızarak yanına vardım.

         “Biz fellek fellek çocuk arıyoruz, sen de burada keyif çatıyorsun.”

         Tahir kızardı.

         “Yok ya!” dedi. “Ben de aradım. Bakmak için bu parka gelmiştim. Çok yorulmuştum. Banka oturmak yerine salıncağa oturayım dedim.”

         “Peki, peki.” dedim. “ İftara az kaldı. Çabuk olalım biraz. İftara kadar yan mahalleye baksak çok iyi olacak.”

         Parkın yan kapısından kalabalık bir grup girdi. Bunlar bizim çocuklar. Ne kadar yoruldukları belli. Canım arkadaşlarım benim. Ramazandan sonra hepsine dondurma ısmarlayacağım inşallah, söz.

         Necati yüzünden süzülen terleri silerek yanımıza geldi.

         “Yok! Yok! Senin tarifinde çocuk bulamadık. Anneciği nasıl da üzgündür şimdi.”

         Aklıma kötü kötü şeyler geliyor. Rabbim Kadir’i tüm kötü şeylerden korusun inşaallah.

          Necati dedi:

         “Rastladığımız herkese siyah saçlı, küçük boylu, sağ yanağında kocaman bir ben olan çocuğu sorduk.”

         Eyvaaah! Kadir’in sağ yanağı mı demiştim. Beni sol yanağında mıydı acaba?

         Ben böyle sağ mı, sol mu diye düşünürken karşıdan sallana sallana gelen birini görünce şok oldum. Dilim tutuldu. Murat’ı dürttüm.

         “Bak hele!”

         Murat “Amanııın!” diye bir çığlık attı. Koşmaya başladı.

         Ben de şaşkınlığı atıp peşinden koştum.

         Murat çocuğa sarılıyor, öpüyor, bırakıyor, tekrar sarılıyordu.

Diğer çocuklar da yanımıza gelmişlerdi. Murat’ın sarılmasından onun Kadir olduğunu anlamışlardı.

         Biraz sevinçli, biraz kızgın Kadir’in kolunu yakaladım.        “Nerdeydin sen?”

         Kadir aval aval yüzüme baktı.

         “Hiç evdeydim “dedi.

Necati atıldı.

         “Seni aramadığımız yer kalmadı.”

         Kadir hala şaşkındı.

“ Aramak için her tarafa bakacağınıza eve gelseydiniz ya. Hem ne yapacaksınız ki beni?”

         Ne mi yapacağız? Yok, turşunu kuracağız. Sen kaybol, zavallı arkadaşlarım seni aramak için mahvolsunlar. Sonra da beni ne yapacaksınız de.

         Kızgınlıkla sordum:

“Eve mi gizlenmiştin?”

“Yoo! Ne saçmalıyorsunuz siz? Oruçluyum, iftara az kalınca dondurma alayım dedim. Markete dondurma almaya gidiyordum.”

Sonra hepimize acıyarak, biraz da ürkerek baktı.

         “Oruç hepinizin kafasına vurmuş sizin” dedi ve hızlıca markete doğru yöneldi.

         Biraz anlamaya başlamıştım. Bu Kadir’in kaybolduğu yoktu. Bir yanlışlık yapmıştık ama nerde?

         Ezana çok az kalmıştı. Hepimiz eve döndük ama kafalarımızda onlarca soru işaretiyle…



Yorumlar

255 karakter kaldı

Üye girişi yap ve yorumla » Üyeliksiz yorumla »

Henüz kimse yorum yazmadı.