Kar Kar ile İnce İkinci Kısım


İlk Hikaye

 

Kar Kar ile İnce moladan sonra çalışmaya devam ediyorlardı. Azıklarını yüklenmiş yuvaya dönüş yolundaydılar. Kar Kar ile İnce, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu temizlik memurluğu görevini sevinçle yerine getiriyorlardı. Onlar yere düşen kırıntıları toplamakla insanların nimete basıp günaha girmelerini ve nimete karşı saygısızlık yapmalarını önlüyorlardı. Bu bilinçle yuvalarına sevinçle gidiyorlardı. Birden yolda bir dalgalanma oldu ve peşisıra bağırtılar yükseldi. Kar Kar ile İnce endişelenmişti. Acaba bu telaşın sebebi neydi?

İnce, Kar Kar’ın tecrübesine dayanarak sordu:

Kar Kar, hayırdır inşaallah ne oluyor bir fikrin var mı ? Kar Kar; bilemiyorum İnce, şimdi haberci karınca Hab Hab’lar bize haber ulaştırırlar inşaallah. Kar Kar bunu dediği sırada haber kulaktan kulağa Kar Kar ile İnceye ulaştı.

İnce bu haberi duyunca çok üzülmüş ve öfkelenmişti: “Nasıl böyle birşey yaparlar. Bütün emeğimiz gitti, bir senelik yiyeceğimiz oradaydı, hem orası bizim yuvamızdı” dedi.

Kar Kar “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun—Allah’tan geldik yine Allah’a döneceğiz— bu kadar öfkelenme kardeşim. Herşey de vardır bir hayır, sabretmeliyiz. Allah rızkımıza kefildir. Hem bak bütün yiyecekler parçalanmamış, depomuzun bir kısmı hala sağlammış,çok şükür. Biraz daha gayret eder, yine yiyeceğimizi depolarız. Unuttun mu yoksa? Ne demişti Said Nursi; “ Bu karıncalar çalışkanlar, birbirlerine yardım ederler... Yoksa sen karınca değil misin İnce söyle bakalım... Kar Kar böyle söyleyince gülümsediler, İnce de sakinleşmişti.

Kar Kar: “Bu arada İnce, hani bir hatıra daha anlatacaktım ya, işte şimdi o hatıra daha bir anlam kazandı.

İnce çok meraklanmıştı. Acaba nasıl bir bağlantısı vardı böyle acı bir olayla...

Şimdi daha çok merak ettim Kar Kar, anlatabilir misin? Tabiki İnce; Bir akşam işlerimizi bitirmiş ve dinlenmeye çekilmiştik. Babam kardeşlerime ve bana hatıralarını anlatırdı. Bize o gün aklına geldikçe sevindiği olayı anlattı. Babam;

Kavurucu bir yaz gününde biz her zamanki gibi azık topluyorduk ve bir hayli yorulmuştuk, eve dönüş yolundaydık. Biz yuvaya yaklaştığımızda yuvanın etrafında birkaç insan gördük, ellerinde de kazma kürek vardı. Biz bunu görünce endişelenmeye başladık çünkü adamlar yuvanın çevresini kazıyorlardı. Aman Allah’ım yuvamız bozulacaktı ve biriktirdiğimiz bütün yiyeceğimiz zarar görecekti. Bizi üzüntü kapladı. Allah’a dua edip, O’na sığınmaya başladık. Derken adamlar bir-iki kazmadan sonra durdular. Biz hayret ettik ve merak ettik, adamların yanına sokulduk ve onları dinlemeye başladık.

Adamlar; Üstadım, bir karınca yuvası bulduk, kazalım mı? Diye sordular.

Üstadım dedikleri kişi ise; “sakın sakın, olmaz! Orayı kazamayız. Bir ev yaparken başka bir ev yıkılmaz. Kendinizi karıncaların yerine koyun, siz evinizin ve o kadar emeğinizin darmadağın edilmesini ister miydiniz? Elbette hayır. Öyleyse haydi son kaldırdığınız kısmı dikkatlice yerleştirin, başka bir yeri kazın. Biz bu karıncaların hakkına geçmeyelim. Onlar da bu kainatta bizim arkadaşlarımız ve Allah’ın yarattığı varlıklar” dedi. Babam bu kişinin Said Nursi olduğunu öğrenmiş ve O’na hayran olmuştu. Ben de bu hatırayı dinlediğim zaman O’nu çok sevmiştim. Çünkü bize karşı merhametli ve sevecen davranmıştı.

İşte böyle İnce, anladın mı şimdi niye bu olayla bağlantılı olduğunu? Gerçi çocuklar yuvamızı dağıttılar ama onlar bilmediğinden yapmışlardır. Sakın sen onlara düşmanlık besleme.

İnce; keşke ben de Said Nursi’yi görseydim diye geçirdi içinden sonra da ama olsun ben de onun bu hatıralarını anlatarak onu hep hayalimde canlandıracağım dedi.

İnce bu musibetteki dersini almıştı. Artık o insanları daha çok seviyordu. Çünkü Said Nursi gibi insanların var olduğunu biliyordu.. 



Yorumlar

255 karakter kaldı

Üye girişi yap ve yorumla » Üyeliksiz yorumla »