Pamuk Aslında Yok Olmamış
Pamuk öldü. Çok üzgünüm. Eve karnemde kırıkla gelsem bu kadar üzülmezdim. Pamuk kim mi? Sana anlatmadım mı sahi? Benim Pamuk isminde karbeyaz bir kedim vardı. O kadar tatlıydı ki. Pamuk şeker gibi. İsmini ondan Pamuk koydum zaten. Sen de görsen kucağına alıp sıkasın gelirdi.
Hani kedilere nankör derler ama, benim kedim hiç nankör değildi. Sabahları miyavlayarak bahçe kapısına kadar beni uğurlardı. Okuldan dönünce de heyecanla karşılardı duvardan atlayıp. Arkadaşımdı o benim. Konuşmasa da yanımdaydı. Bana öyle geliyor ki; okuldan eve gelişlerimi en tatlı kılan şeylerden birisiydi Pamuk’um. Ama gitti. Beni bahçenin kapısında bıraktı, gitti. Okuldan dönüşte artık kimse karşılamıyor beni. Kapı zilini çalıyorum, annem açıyor. Canım çok sıkılıyor.
Nasıl öyle bir hata yaptı bilmiyorum. Normalde hızlıca karşıya koşar, hiçbir araba onu yakalayamazdı. Fırtına gibiydi. Hem çok dikkatliydi. Kaç tane kuş avlamıştır o dikkatiyle tahmin bile edemezsin. Bazılarını zor bela elinden alır; eğer yaralanmışlarsa babama söyler, veteriner amcaya yetiştirirdim. Evden de çok uzaklaşmazdı asla. Nereye giderse gitsin ben okuldan dönmeden bahçeye dönmüş olurdu. Fakat bu sefer dönmedi. Ben de merak ettim. Mızıldanmalarıma (o böyle söylüyor ama normalde adı iç çekme) dayanamayan abim, beni de yanına aldı. Beraber çevreyi araştırmaya başladık.
Abim her ne kadar sevmez görünse de Pamuk’u benim kadar sever. Yavruyken, görmediğimi sandığı zamanlarda kucağına alır okşardı. Fakat nedense, büyükler sevebildiklerini başka insanlara (özellikle de biz küçüklere) göstermekten korkuyorlar. Bunu hâlâ çözebilmiş değilim. Abim de benim baktığımı farkettiği zamanlarda kediyle ilgisini hemen keserdi. Onun ilgi alanı daha çok köpekler... Canavar gibi kocaman köpekleri seviyor. Aramızda kalsın ama, biraz da korkuyor aslında. O yüzden babama “Alalım!” diyemiyor.
Biraz dolaştıktan sonra, bulmaktan ümitsiz, geriye dönüyorduk. Çöp tenekesinin yanında bir kuyruk çekti dikkatimi. Pamuk’un kuyruğu bir keresinde kapıya sıkışmıştı. O zamandan kalan bir iz, hiç gitmemiştir kuyruğundan. Pamuk’um yüz tane beyaz kedinin arasında da olsa, ben kuyruğuna bakar, onu ayırabilirim. Yine kuyruğundan tanıdım onu.
Fakat konuşamadım. Öyle kaldım. Abim elimi çekti. Baktı gelmiyorum, geriye döndü. Yüzüme bakınca başını çöp tenekesine çevirdi. Pamuk’u o da gördü. Hiçbir şey söylemeden eğildi beni kucağına aldı. Abimin beni kucağına aldığı ender zamanlardan birisidir o gün. Kucağına aldı ve eve kadar kucağında taşıdı. Annem bizi öyle görünce “Ne oldu?” diye sordu. Dayanamadım artık: Biraz ağladım. Biraz daha ağladım sonra. Sonra biraz daha...
Babam gelince annem ona herşeyi anlattı tabii. Sonra babam birşey söylemeden abimle çıktı. Pamuk’u getirdiler. Camdan getirdiklerini farkettim, ama inemedim. Bahçede bir yere gömdüler sonra. Dedi ki babam: “Üzülme, sana yeni kedi alırım.” Ben yeni kedi istemiyordum ki. Ben Pamuk’u istiyordum.
Üç gün sonra abim bir sürpriz daha yaptı. Bir kutu içinde Pamuk gibi bembeyaz bir kedi getirdi. Dedi ki: “Bundan sonra bu Pamuk olsun.” Dedim ki: “Hayır, bu Pamuk değil.” Gücendim. Biraz daha ağladım. Ablam da bana sarılıp ağladı. Annem üzülmemize dayanamaz, bize hemen kek pişirdi. İşte o zaman abim bize Allah’ın Bakî isminden bahsetti.
Bakî ne demek sen biliyor musun arkadaşım? Ben söyleyeyim sana: “Varlığı sonsuz olan Allah” demek. Ama abimin söylediğine göre bunun daha derin anlamları da var. Bu aynı zamanda demekmiş ki; şu dünyada sevdiğimiz her ne varsa, aslında hepsi emanetmiş bize. Biz de onlara tabii.
Onlarda bizim sevdiğimiz güzelliklerse, onlar Allah’ın olduğundan, hep bakiymiş. Dedi ki abim: “Kedinde özlediğin her ne varsa, aslında hepsi Allah’ın hazinesindeki güzelliklerdi. Bak o güzelliklerin geçip gitmesi, yerine yenilerinin gelmesi, sana üzülmemen gerektiğini hatırlatıyor. Allah neyi alsa, bizden yerine çok daha güzelini veriyor. Mesela tohum toprağın altına giriyor, ama dışarıya çok güzel bir bitki olarak çıkıyor. O Pamuk gitti, Allah da sana yeni bir Pamuk gönderdi.”
“Bunu anlamıyorum” dedim. “Nasıl bu Pamuk’la o Pamuk aynı olsun? Benim Pamuk’um daha başkaydı.”
“Akıllım” dedi o zaman. “Her sene ağaçlar kış uykusuna yatıyorlar ve yazın tekrar meyve veriyorlar. Öncekilerin gitmesi, yerlerine yenilerinin gelmesi, tatlarında farkediyor mu? Elma her zaman elma, karpuz her zaman karpuz... Bence sevgini dünyada gelip geçenlere bağlayıp çok üzülmemelisin. Allah Bakî olduğuna göre onları senin için saklayabilir. O güzellikleri de tekrar tekrar varlığa sunabilir. Sanki çekip gitmişler ve bir daha asla dönmeyecekler gibi üzülme. Yenilerinin gelmesiyle sevin. Pamuk’u da yok olmuş sanma. Belki cennette tekrar seni bulur.”
Ondan sonra aklıma yattı. Kalbim rahatladı. Mutlu oldum sanki biraz. Kekin de faydası dokunmuş olabilir. Bu yeni Pamuk’u da sevmeye başladım. Aslında çok da şirin birşey. Aynı benim Pamuk’um gibi afacan. Ve bir ayrıntı daha: Bu da acelesinden kuyruğunu evin kapıya sıkıştırdı. Sanırım güzel Allah’ım bana bununla bir mesaj veriyor. Bu Pamuk, ötekinin yerini alacak galiba.
Beni top oynamaya çağırıyorlar. Hemen gitmeliyim. Tekrar görüşürüz arkadaşım. Seni çok seviyorum ve bu yüzden giderken sonsuz olan Allah’a emanet ediyorum. Namazlardan sonra bana dua etmeyi de unutma. Ve Pamuk’a da... Sen en iyisi cennette tekrar buluşmak istediğimiz tüm arkadaşlarımıza dua et. Herkes orada olsun ki, cennette güzel bir maç yapalım değil mi ama?
Yorumlar
-
23 Haziran 2020, Salı - 01:34
Hatice
Çok güzeldi. Bir kedisever olarak çok beğendim. Allah razı olsun tüm emek verenlerden.
-
15 Temmuz 2016, Cuma - 11:42
Soner
kedim yeni öldü bende şimdi okudum duygulandım inşAllah kedimi ahirette tekrar görme fırsatım olur. :( :(
-
06 Ekim 2013, Pazar - 21:58
Esmacı Kerem
Teşekkürler arkadaşlar. Daha çok şey anlatayım diyorum ama derslerden bir gözümüzü açamıyoruz ki. Ödev, ödev, ödev... :)
-
05 Ekim 2013, Cumartesi - 16:41
ahmet ağabey bunlar çok güzel
-
27 Eylül 2013, Cuma - 12:00
güzel