Ramazan’ın Güzelliği


Çocukken, dedem ve anneannem o Ramazan'ı bizimle geçirmek için Rize'den gelmişlerdi. Hem de Ramazan bayramına kadar bizde kalmak üzere. Çok sevinmiştim, anneannemi de dedemi de çok çok severim çünkü. Ramazan'a iki gün vardı. O gün hem dedemler gelecekti, hem de eve Ramazan için erzak alınacaktı. Cumartesi günüydü ve biz ailece yakınımızdaki küçük marketin yolunu tuttuk. Markette işimiz bittikten sonra manava uğradık. Ellerimizde poşetler eve döndük. Aldıklarımızı yerleştirdik. Annem hemen mutfağa girdi, akşam yemeği için hazırlıklara başladı. Babam otogardan aldığı dedem ve anneannemle eve geldi akşam. Çok özlemiştim onları, sarıldık, kardeşime ve bana getirdikleri hediyeleri verdiler. Anneannem çok güzel birer süveter örmüştü bize, dedem de bembeyaz spor ayakkabılar almıştı. İkisine de çok teşekkür ettik. Ardından annemle birlikte hazırladığımız masaya, akşam yemeği için oturduk. Ramazan henüz başlamamıştı ama iftar sofrası gibiydi masamız çok şükür. Neşeyle yemeklerimizi yedik, ardından sohbet ettik. O iki gün çok güzel geçti... ... Ve işte o gece sahura kalktık. Annem bu yüzden biraz daha erken yatmamı istedi. Çok güzel uyumuşum ki sahurda davulun sesiyle uyandım. Davulcu tam da bizim apartmanın önünde durmuş, hem davulunu çalıyor, hem de mâni söylüyordu: İnananlar oruç tutar Gönüller hep bir atar Sevinir hep müminler Allah diyenler artar. Pencereden davulcuyu biraz izledikten sonra banyoda elimi yüzümü yıkadım. Evde herkes uyuyor muydu ne? O sırada mutfaktan bir ses duydum. Baktım, ohoo annem masayı hazırlamış bile. Mis gibi börek kokusu mutfağı sarmış, çay demlenmiş. Sarılıp öptüm annemi, yardım edebileceğim bir şey olup olmadığını sordum. Vardı evet; masadaki bardaklara su doldurdum. Ardından gidip babamı, anneannemi ve dedemi uyandırdım. Hep birlikte masaya oturduk. Dedem dua etti ve "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek yemeğe başladık. Tam o sırada içeriden sesler geldi. Mutfak kapısında küçük kardeşim belirdi birden. Üzerinde pijaması, karmakarışık saçları, uykulu uykulu bize bakıyor ve çok komik görünüyordu. "Ama sahura beni de kaldırın, oruç tutacağım demiştim" dedi ağlamaklı bir sesle. Hepimiz gülüştük. Annem, "elini yüzünü yıka gel yavrum, biz de yemeğe yeni başladık" dedi. O uykulu çocuk anında banyoya koştu. Geldiğinde hem uykusu dağılmıştı hem de çok neşeliydi. Ertesi gün, benim ilk orucum gibi kardeşim de yarım gün oruç tuttu ve öğleyin iftar yaptı. Hem de hiç şikâyet etmeden tuttu orucunu. İftar zamanı... Annem ve anneannem nefis yemekler yapmışlardı. Birlikte masayı hazırladık. Kardeşim ve ben elimizde sıcak pide top atılmasını bekliyorduk. Sonunda patlayan topun sesini duyduk, ardından ezanı. Hepimiz birbirimize, "Allah kabul etsin" dedik ve besmeleyle yemeğe başladık. Ramazan özellikle de o yıl öyle güzel geçti ki. İftarı, sahuru, teravih namazı, hatta davulcusu ile Ramazan'ı benim gibi herkes özlemle hatırlar. Hele gün boyu süren açlık... O açlığa sabretmek bile büyük ya da çocuk, inanan her insana zevk verir. Babamın, eve gelirken yol üzerindeki bakkaldan aldığı çikolatayla her iftar sonrası beni ödüllendirmesini de unutmayayım tabi ki. Ramazan, her çocuk için çok güzel anılarla doluymuş, havası ve tadı unutulmazmış. Aynen öyleymiş.


Yorumlar

255 karakter kaldı

Üye girişi yap ve yorumla » Üyeliksiz yorumla »

Henüz kimse yorum yazmadı.