Zeynep Hayvanat Bahçesinde-II


Zeynep hayvanat bahçesine gider gitmez hemen en sevdiği hayvan olan dişlek tavşanların kafesine doğru koştu. İçeride siyah, beyaz, gri renklerde anne, baba ve yavru, çeşit çeşit tavşan vardı. Anne olduğunu düşündüğü bir tavşan Zeynep'in ayak seslerini duyar duymaz kafesin teline doğru koştu. Birden tavşanın "merhaba" dediğini duydu Zeynep. Şaşırdı, o da "merhaba" dedi. Zeynep ona, sessizce geldiği halde ayak seslerini nasıl işittiğini sordu. Tavşan da "bu uzun kulaklarımız komik görünüyor olabilir ama çok iyi işitir. Ses çıkarmadan yanımıza yaklaşmaya çalışsanız da, sizi hemen fark ederiz." diye cevap verdi.

"Bizim en önemli özelliğimiz ise hızlı koşmamızdır diyebilirim. Hatta bu özelliğimiz nedeniyle hikâyelere konu olmuşuzdur. Hani kaplumbağayla olan yarışımızın anlatıldığı o çok bilinen öykü, biliyor musun?" diye sordu. "Hayır!" Zeynep öyküyü bilmiyordu. Eve döndüğünde, ona hep öyküler anlatan babaannesinden anlatmasını isteyecekti.

Zeynep tavşanla vedalaştıktan sonra hemen yandaki sincapların kafesine doğru ilerledi. İçeride 10 kadar sincap vardı. En yakınındaki iki sevimli sincap dikkatini çekti. Bu kez Zeynep onlara selam verdi. Sincaplar da sevinçle ona "merhaba" dediler. Zeynep onlara köşede duran cevizlerden iki tane alıp yemeleri için uzattı. Sincaplar teşekkür etti ve cevizleri kırıp, o komik dişleriyle yemeye başladılar.

Öndeki uzun dişleriyle çok komik görünüyorlardı. Zeynep onlara, " Biz dişlerimizle sert cisimleri kıramayız çünkü dişlerimiz kırılır. Cevizi ya taşla ya da demirden yapılmış bir aletle kırarız. Peki bu kadar sert cisimleri kırdığınız halde dişleriniz nasıl sağlam kalıyor?" diye sordu. Daha iri olan sincap ona şaşıracağı bir cevap verdi: "Bizim dişlerimiz kırılıp-aşınsa da, yerine yenisi çıkar. Aşınan dişlerimiz sürekli uzar ve alt tarafından yenilenir."

Sincapla konuşurken yandaki çiçekten bir ses duydu. Biri ona sesleniyordu. Başını çevirip baktığında kırmızı, sevimli kelebeği farketti. Dalın üzerindeki çiçeğe çok benziyordu. Zeynep; "sen ne kadar güzel bir kelebeksin" dedi. "Demek beni farkettin" dedi kelebek. "Aslında biz kelebekler renklerimize uygun yerlerde yaşar, korunmak için saklanabiliriz. Hatta kelebek olmadan önce henüz tırtıl halindeyken dimdik durarak dal taklidi yaparız. Bazılarımız kendi rengimizdeki bir yaprağın üstünde durarak saklanırız, bazılarımız ise ölü taklidi yapar. Bunlar hem tırtılken hem de kelebek haline dönüştükten sonraki saklanma tekniklerimizdir. Buna kamuflaj denir sevgili Zeynep.”

O sırada kelebeğin bulunduğu dalın ucuna minik bir kuş kondu. Hepsi birlikte kuşa selam verdiler. Zeynep hep çok merak ettiği bir sorunun cevabını kendisinden alabileceğini düşünüp kuşa sordu: "Vücudunuzun ağırlığı uçmanıza nasıl engel olmuyor?" Kuş şöyle cevap verdi: "Bizim kemiklerimizin içi boştur. Bu yüzden hafifiz ve kolayca uçabiliriz."

Şimdi ben sana soruyorum Zeynep, sen ayakta dururken uyuyabilir misin? Zeynep güldü ve "tabi ki uyuyamam" dedi. "Ama hemen hemen bütün kuşlar ayakta ve tek ayakları üzerinde uyurlar" dedi kuş. “Vücut ağırlığımızı bu bacağın üzerine veririz ve dengemizi kaybetmeyiz."



Yorumlar

255 karakter kaldı

Üye girişi yap ve yorumla » Üyeliksiz yorumla »

Henüz kimse yorum yazmadı.